Bize. hep bir kurtarıcı beklememizi kim öğretti? Onun hayatımıza girmesini ya da onu bulmamız için çabalayıp durmamızı kim fısıldadı?  Kendimizi bilmeye başladığımız an da bunun bir döngü olduğunu inanılmaz içselleştirmiş olmalıyız ki, en enerjik en verimli zamanlarımızı bu uğurda koşuşturarak harcamış olarak geçirmişiz, belki okuduğumuz yeri, gideceğimiz yerleri bile buna göre seçmeyi bize hedeflerimiz olduğunu kim öğretti? Hadi bunları fazla önemsemedik öyle ya da böyle okulları bitirip iş bulduk, sonra bu sefer iç sesler etrafımız olmaya başladığın da yapacağın ve kazanacağın herşeyin o kurtarıcıyı bulmazsan bir hiç olacağına yasamın temel döngüsünün bu olduğunu öyle içselleştirildik ki, o an dans etmek istesek akıllı ve geleceğin annesi gibi davranmamız beklendi ve biz de sakin, akıllı ve uslu olduk... Geçen bütün süreçler daha da sancılı geçiyor geç kaldığımız sürekli hatırlatılmaya başlıyordu, düzene karşı koyamadan gorevini yerine getirmen gerekiyordu, çünkü tek olursan hayatta hiç birşeyin bir anlamı yoktu bu fikri öyle benimsedik ki etrafımızda olanlar bile gelip gecici kişilerdi. Geç kalmadan döngüye dahil olup hatta ne kadar bu düşünceyi savunursak savunalım, bir kaç yıl sonra gelicek olana bile bu düşünceleri sessiz sessiz benimsetecektik, çünkü düzen buydu.. Hem oku akıllı ol kimseye muhtaç olma diyecektik hem de okursan seni iyiler bulup diyip bir güzel işleyecektik  bunu...  
okurken belki de çok abartı gelmiş olabilir, o zaman tek kal da denilebilir belki de sen zaten zor bulursun da denilebilir.. Bahsettiğim kimsenin kurtarıcı olmaması fikri kötü olan hayatın onunla harika olamayacağı fikri ancak iki Farklı kişi iyiyse herşeyin harika  olacağı fikri, kimsenin ruhlarını susturmadan yaşayabileceği fikri.. Nerde olursa olsun özgürce dans edebilmeniz dileğiyle,
Sevgiler 🌿




Yorumlar

Popüler Yayınlar