Kavanozun İçine Sığan Bir Gün

    Küçüklüğümde öğretmenim bize bir hikâye anlatmıştı: Önce kavanoza büyük taşları koyarsın, sonra küçük taşları, sonra kumu, en son da suyu. O zamanlar bu hikâyeyi tam olarak ne için anlattığını hatırlamıyorum ama o görüntü zihnimden hiç çıkmadı. Hatta açık konuşmak gerekirse, çok da başarılı bir öğrenci değildim. Ama işte, bazı şeyler insanın kalbine öyle bir kazınıyor ki yıllar sonra bile hayatına yön veriyor.Bugün düşündüğümde fark ediyorum ki aslında bir günümüz de aynı o kavanoz gibi. Büyük taşlar günün olmazsa olmazları: işe gitmek, sorumluluklarımız, zorunluluklar… Küçük taşlar ve kum ise günün içine serpiştirdiğimiz hobiler, öğrenmeler, sosyal ilişkiler. Su ise tüm bu parçaların arasına süzülen, akışı sağlayan ufak anlar. İşte tam da bu yüzden, “vaktim yok” dediğimizde aslında kavanozun boşluklarını fark etmiyoruz.

Yolda geçirilen bir saat… Belki bir podcast ile gelişime dönebilir. Kahve molası… Belki bir fikir kıvılcımı için fırsat olabilir. Sosyal medya… Belki her gün küçük bir paylaşım yaparak yaratıcılığı besleyebilir. Küçük gibi görünen şeyler aslında kavanozu dolduran ve anlamlı kılan detaylar.Ben de yıllardır bu boşlukları doldurmayı kendime alışkanlık edindim. İki günlüğüne tatile gitsem bile laptopum yanımdadır. Çünkü bilirim ki yaratıcı fikirler en beklenmedik anlarda gelir. Zamanında haftanın altı günü çalışırken bir yandan sekiz ay boyunca her hafta sonu yoga eğitmenliği eğitimi aldım. Yorucuydu ama bugün dönüp baktığımda bunun bana kattığı temeli görüyorum. Aynı şekilde mum yapmak, seramikle uğraşmak gibi küçük görünen uğraşlar, zamanla bambaşka bir altyapı oldu.Bugün 167 gündür her gün video paylaşıyorum. Başlarken kendime verdiğim söz sadece bir adımdı; ama şimdi dönüp baktığımda, o küçük adımların biriktiğini ve aslında koskoca bir yol olduğunu görüyorum. Bazen yoruldum, bazen yapmak istemedim. Ama “iyi ki yapmışım” diyebiliyorum. Çünkü kavanozun dolduğunu görmek insana tarifsiz bir tatmin veriyor.

Sonunda anlıyorum ki; kavanozdaki büyük taşlar çoğu zaman değişmez. Ama aralarına koyduklarımız, yani küçük taşlar, kum ve su tamamen bizim elimizde. İşte hayat da böyle: Zaman hızla akıp gidiyor, biz sadece onu nasıl doldurduğumuza karar verebiliyoruz. Belki bugün bu satırları okuyan biri de, tıpkı benim yıllar önce öğretmenimden duyduğum o kavanoz hikâyesi gibi, kendine küçük bir şey alır. Ve belki de o küçük şey, koca bir hayatı değiştirmeye yeter.

Yorumlar

Popüler Yayınlar